Kıyas bilgisi

Kıyas bilgisi; kısaca, ‘idrak’in ‘nedensellik prensibi’ne intibak etme yoludur ya da daha ayrıntılı bir deyişle; insanın neden ve sonuçlarını tayin ve takdir edebileceği olaylar içinde direkt veya endirekt olarak yaşaması suretiyle vardığı; öz bilgiyi ve idraki genellikle ‘ıstırap’ yoluyla besleyen; gerek ‘şuurdışı’ndaki sonuç-bilgilerin elde edildiği ‘ilk kıyasî muhasebe’ sırasında, gerekse ölüm sonrasında, ‘öz bilgiler’in elde edildiği ‘büyük kıyasîmuhasebe’ sırasında kullanılan; en mükemmel tatbikatı ‘spatyom’da yapılan; idrakin nedensellik prensibine intibakını sağlayan; karşılaştırma (kıyaslama, mukayese etme) bilgisidir. (125, 122, 143-144, 119, 118, 184, 203)

Kıyas bilgisi ve nedensellik prensibi

İdrakin, nedensellik prensibine intibakını sağlayan şey, kıyas bilgisidir. (122) İdrakler, kâinattaki nedensellik prensibine intibak edebildikleri oranda ‘inkişaf’ ederler. (122) Nedensellik prensibine yabancı kalan idrakler, kâinattaki sonsuz kombinezonlar arasında mevcut sonsuz ilişkileri tayin ve takdir etmekte, bu yabancılıkları oranında acz gösterir, geri ve basit durumlarda kalırlar. (122) Örneğin, ateşi eliyle tutarsa elinin yanıp yanmayacağını idrak edemeyen bir çocuğa ateşle oynamak yetkisi verilmez; çünkü onun idraki henüz böyle bir işe lâyık duruma gelmemiştir; yani onun idraki, bu maddelerin ilişkilerine ait nedensellik prensibine henüz lüzumu kadar intibak etmemiştir. (122) İşte bu intibakı sağlayacak şey, onun deneyimler sonucunda varacağı kıyas bilgisi olacaktır. (122) Kıyas bilgisine girmek için o çocuk, eliyle ateşi birkaç defa tutmak deneyiminde bulunacak, her defasında eli yanacak, her eli yandığı zaman idrâkinde el ve ateş ilişkilerine ait neden ve sonuçlar hakkında yavaş yavaş birtakım sezgiler belirecek ve kıyas bilgilerinin yardımıyla bu sezgiler bilgiye dönüşecektir. (122) Böylece idraki ve dolayısıyla öz bilgi muhtevası artacaktır. (122) Bu işleme görgü ve tecrübe denir. (122)

Bir insan, dünyada tek başına kalırsa ‘görgü ve tecrübe’ sahibi olamaz. (60) Bedenli varlıklar inkişaf edebilmek için, kendi bedenleri dışında bulunan diğer bedenler ve maddeler ile karşılıklı alışverişlerde bulunmak zorundadırlar. (60) Onların bu ilişkilerinden sayısız olay kombinezonu meydana gelir ki, işte ‘öz varlık’tan ruha yansıyan bu olay kombinezonlarına ilişkin idrakler (idrak formları veya formasyonları hâlindeki tesirler ya da vibrasyonlar) de bu safhadaki varlıkların tekâmülünü sağlarlar. (60, 120, 181, 92, 186) Mesela, ‘sevgi’ ve ‘vicdan’ bakımından fakir, çok geri bir insan, elindeki kırbaçla bir kaya parçasını ne kadar kırbaçlasa da bundan bir sonuç alamaz; yani bu kaya parçasını kırbaçlamasından alacağı sonuçlar, sevgi ve vicdan melekelerini işletecek hiçbir zıt değeri sağlayamaz. (61) Fakat o bir çocuğu kamçılarsa iş değişir; çocuğun veya etrafındakilerin bu kamçılama sonucunda gösterecekleri çeşitli reaksiyonlar, zıt unsurlar hâlinde karşısına dikilir ve onu hemen bir kıyas bilgisine götürür. (61) Böylece, birbirini takip eden yüzlerce, binlerce olayın birbiri üzerine eklenmesiyle kıyas bilgilerinin birikmesi, onda en basit hâliyle de olsa, bir iyilik-kötülük kavramının doğmasına sebebiyet verir ve vicdan da böylece toparlanmaya, canlanmaya başlar. (61)

İnsanın ‘olaylar’la karşılaşması birçok nedene bağlı olmakla birlikte olaylar, her şeyden önce neden-sonuç yasası hükümlerine göre cereyan ederler. (123) Olayların öz bilgiyi doğurabilmeleri de esasen, onlardaki neden-sonuç ilişkilerine, idraklerin kıyas yoluyla intibak edebilme derecelerine bağlıdır. (123) Üstte verilen örneğe dönelim: Ateş, çocuğun elini yakar, çocuk bu ıstırabı duymuştur; onun ateşten elinin yanması, eliyle ateşi tutmasından ileri gelmiştir. (123) Eğer çocuk bu yanık duygusu ile ilgili olaylar arasındaki neden-sonuç bağlarını idrak edebilirse, öz bilgi bakımından alacağı sonuç başka olur, edemezse sonuç başka olur. (123) Yani bilgiler ‘idrak’in bu olaydaki neden-sonuç bağlantılarına intibakı oranı nda oluşur ve ruha yansırlar. (123)

Gerek nedensellik prensibi, gerek bu prensibin ışığı altında olayların akışları –insanları bu olaylar içinde direkt veya endirekt olarak yaşamak suretiyle– bir kıyas bilgisine götürür. (125) Fakat insan varlıkları hak etmedikleri olaylara sokuldukları takdirde, neden ve sonuçlarını tayin ve takdir edemeyecekleri bu olaylar karşısında onların, kıyas bilgisine girebilmeleri mümkün olmaz; kıyas bilgisi mevcut olmayınca da ‘öz bilgiler’ oluşamaz ve insanlık safhasına lâyık faydaları sağlayamazlar. (184) Ne olursa olsun, neden ve sonuçları bilinmeyen olaylar, insanlar için boş ve gayesiz kalır. (184) İnsanlar, tekâmül unsuru olan öz bilgileri ancak, hak edilmiş acı veya tatlı olaylar arasında yoğrularak; onların içinden “başarıyla ya da başarısızlıkla çıkmış olmanın” –nedensellik prensibi muvacehesinde (karşısında) geçirilecek– kıyas bilgisi yardımıyla idrakine varılmış sonuçları sayesinde edinebilirler. (184)

Şu halde insanlar ancak hak kazandıkları olaylara sokulurlar ve onlar da tekâmül ihtiyaçlarına ayarlanmış o olaylara hak kazanmış olmalılar ki, o olayların içinde yoğrulurken, kendilerini sonuca ulaştıracak kıyas bilgilerini bulabilsinler ve bunların muhasebelerini (İlk kıyasî muhasebe, Büyük kıyasî muhasebe) yapabilsinler. (184) Niçin dayak yediğini bilmeyen bir çocuk o dayaktan lâyıkıyla istifade edemez. (184) Dayaktan istifade edemeyince de durumunun ölçüsünü takdir edip, hâl ve tavırlarını düzeltmek cehdini (Cehit) gösteremez. (184) Bu dayaktan istifade edebilmesi için onun idrakinin uyandırılması ve bunun için de hangi zayıf taraflarıyla dayağı hak ettiğinin belirtilmesi lazımdır. (184) Bu da, onun pusuda bekleyen zayıf taraflarını harekete geçirip, meydana çıkartmakla mümkün olur. (184)

Vicdan’ının üst unsuru yerine alt unsurunu tercih etmesi sonucunda ıstıraplı olaylarla karşılaşan kişinin, kıyas bilgisine girebilmesi; ıstıraplarına neden olan etkenin ne olduğunu kendisine öğretecek bir kıyasla karşılaşmasıyla, başına gelen bu olaylara bizzat kendisinin nasıl sebebiyet verdiğini, onları nasıl hak ettiğini idrak edebilmesi oranı nda mümkün olur. (124, 126, 129-130)

Nefsaniyetin rolü ve olayların kıyas bilgisine girilecek şekilde tertiplenmesi

İnkişaf mekanizmasında vazife unsurunun karşısına ‘nefsaniyet’in dikilmesi boş ve lüzumsuz bir iş değildir. (185) Nefsaniyet, bütünüyle ve cüzleriyle cehit ve gayretleri kamçılamak ve insanı kıyas bilgisine sürüklemek için konulmuş, mükemmel ve esaslı bir vasıtadır. (185)

Bilgileri sağlayan olaylar her varlığın ihtiyacına uygun olarak, yardımcı varlı klar tarafından tertiplenir ve insanın önüne konur veya aynı nedenle o varlığa, yine, yardımcı varlıkların gönderecekleri ‘tesirler’le yaptırtılır. (123) Aslında o varlık bu olaylara bizzat kendisi, kendi hareketleriyle neden olmuştur. (123) Her insanın bilgisini hazırlayan olayların tertip ve sıralanışları tekâmülle ilgili bir sürü ferdî ve ‘mâşerî plân’a ve bir sürü nizama tâbidir ki, bu nizamlar da ancak üstün idrakler ve kudretler tarafından yürütülebilir. (123)

İstenilen herhangi bir olayı bir insana yaptırtmak için icap ettiği zaman yardımcı varlıklar, onun vicdanının nefsaniyet unsurlarını tahrik ederler veya onun karşısına kendi seçimi (ihtiyarı) dışında olaylar çıkartır ve böylece onu çeşitli hareketlere sevk etmiş olurlar. (123, 124) Bu da nefsanî hareketlerinin acı sonuçlarını ona tattırmak ve bu sayede o insanı kıyas bilgisine götürerek, öz bilgilerine o yoldan değerler hazırlamak içindir. (124)

Mesela inkişaf hazırlıklarını yavaşlatmış bir insan, eğer bir katilin duyacağı ıstırapları çekecekse, onun buna ihtiyacı varsa o insanın önüne öyle olaylar çıkartılır ki o, bunlar karşısında kendini tutamayıp karşısındakini öldürür. (124) Böyle, sonucu çok vahim bir olaya onun bizzat neden olması, keyfî veya rastgele meydana gelmiş bir iş değildir: (124) Yavaşlatmış olduğu inkişaf hazırlıklarını tekrar canlandırabilmesi için lüzumlu olan kıyas bilgisine girebilmesi, olaylara ancak, bizzat kendisinin liyakat kazandığını idrak edebilmesi oranında mümkün olacaktır. (124) Bunu da sağlayacak olan şey onun, bir insanı öldürmesidir. (124) O bu insanı öldürmelidir ki, o zamana kadar vicdanının vazife unsuruna, nefsaniyet unsurundan daha fazla değer vermeyen, daha doğrusu buna yeterli olamayacak derecede zayıf olan bilgi ve idrak dağarcığı, bu olaydan dolayı gireceği kıyas bilgisi yoluyla yeterli derecede kudret kazansın ve zenginleşebilsin. (124)

Varlığın buna benzer daha binlerce ihtiyacı karşısında, bu yardım ve müdahalelerle karşısına çeşitli olaylar çıkartılır. (124) İşte ‘vicdan’ düalitelerinin üst unsurlarına yönelmeye yeterli gelecek derecede güçlenmemiş, daha doğrusu alt kademe bilgilerinin tesirlerinden kendilerini kurtaramamış ve vicdanlarının denge seviyelerini yükseltmekten aciz kalmış insanların karşılarına, onların tekâmülleriyle vazifeli olan yardımcı varlıklar, böyle bir sürü olay çıkartırlar; o insanlar da bu olaylardan doğan azap ve ıstırapların etkisi altında, girdikleri kıyas bilgisinden önemli dersler alırlar ki, bu derslerin her biri onları n öz bilgilerinin tohumlarını atar. (124)

İki yol ve örnekler

Öz bilgiler vicdan düalitesinin üst unsurlarının tercih edilmesiyle, müspet yollarda meydana gelmelerine neden olunan olaylarla –direkt olarak, yani şuurlu bir idrakle– artırıldıkları gibi, tersine, vicdan düalitesinin alt unsurları tercih edildiği takdirde, bu kez ıstıraplı ve azaplı sonuçlardan doğan kıyas bilgisi yoluyla –endirekt ve otomatik olarak– artırılırlar. (129-130)

Bu ikinci yola şu örnekler verilebilir:

1- Sırf etinin, sinirlerinin arzularını yerine getirmek için bir kadını seven, cinsellik bencilliğinin kölesi hâline gelmiş bir erkek, onun kendisinden bıkıp bir başkasını sevmesi üzerine, nefsaniyetine sevgilisini öldürecek derecede yenilir ve onu öldürür. (125) Oysa aynı durumdaki, vicdanı az çok ileri safhadaki bir başka erkek, kadının bu davranışını kırılmadan kabul edecek ve belki de o kadına bu hususta elinden gelen yardımı yapmaktan da çekinmeyecektir. (125) İşte burada bir canilik ile bir erdemin, bir ‘bencillik’ ile bir diğerkâmlığın (Diğerkamlık) kıyası bulunmaktadır. (125-126) Bu epröv karşısında cinayeti işleyen erkek, bu fiili işlediğine göre, bu kıyasın bilgisine kendi idrakiyle varacak durumda olmadığını kanıtlamış demektir. (126)

O zaman ona “dış müdahale”lerin yardımı gelmeye başlayacaktır, tâ ki o, bu kıyasın idrakine varabilsin! (126) Mesela kıyas eprövlerinin şöyle bir zinciri ile karşılaşacaktır: (126)

Diyelim ki, o, cinayetini bir bıçakla işlemişti. (126) Cinayetin ardından bir hapishaneye kapatılır. (126) Hapishanede, önce cinsel arzu ve zevklerini tatmin edememek ıstırabıyla zoraki bir kıyasa girer. (126) Üstte verilen örnekteki “ateş karşısında eli yanan bir çocuk” gibi, ihtiraslarının ateşe benzeyen ilk acı sonuçlarını bu şekilde duymaya başlar. (126) Böylece ıstıraplarına neden olan etkenin ne olduğunu kendisine öğreten bir kıyasla karşılaşır. (126) Bu onu uslandırmadı diyelim! (126) Mahkûm hapishanede yaşlanır. (126) Hormonları, iktidarı, cinsel faaliyetleri zayıflar ve cinsellik fonksiyonunu yapmaktan âciz kalır. (126) Bu duruma gelince, artık sırf eti ve sinirlerine yönelik o bencilliğini duyamaz; onu ancak imajine edebilir. (126) Önceki derslerden yeterli derecede ibret almadıysa, olayların verdiği bilgilerden lüzumu kadar faydalanamadıysa; o zaman bir kavgada başka bir mahkûm tarafından bıçaklanır veya o öyle bir kaza geçirir ki, bıçak gibi sivri bir cisim onun vücuduna saplanır ve bundan dolayı şiddetli bir maddi ıstırap duyar. (126) Bu durumda gayet doğal olarak zorlu bir kıyasa girer. (126) Cinsellikten yoksun olduğu için doğrudan doğruya etinin esiri değildir. (126) Artık o realiteden zorunlu olarak geçmiştir. (126) Üstelik katillik eprövünün hatırasını kıyasen yaşatacak bir de kaza atlatmıştır. (126) Artık bu durum karşısında bu varlığın bir ders almaması ve lüzumlu bilgileri kazanmak için ‘cehit’ ve gayret göstermek girişiminde bulunmaması mümkün değildir. (126)

2- Verilecek bu ikinci örnek ise aslında objektif bir gözlemdir (yani gerçekten yaşanmıştır): Orta yaşlı zengin bir adam, seviştiği ve oynaştığı genç bir kızın kendisinden bıkıp yüz çevirmesi üzerine, tekrar iltifatını kazanabilmek için yaptığı bütün girişimlerin de boşa gittiğini görünce, işi zorbalığa döktü: Kızın yolunu beklemeye başladı ve yakalayınca da kızı bir bıçakla vücudunun 25-30 yerinden delik deşik ederek öldürdü. (126-127) Cinayetinin ardından idamdan kurtulan bu adam, bir akıl hastanesinde cani delilere ayrılmış kısma kapatıldı ve 12 yıl orada kapalı kaldı. (127) Bir gün, kendisi ile çok iyi anlaşan azgın bir delinin geçirdiği ruhî bir kriz sırasında, saldırısına maruz kaldı; deli onu, bir bahçe çapasıyla, vücudunu 25-30 yerinden parçalanmış hale getirerek öldürdü. (127)

Bu gözlemde de yine tüm ilgili kıyasların sıralanışı görülebilir. (127) Kuşkusuz, gerek ateşte eli yanan çocuğun, gerek sevgililerini ihtirasları yüzünden öldüren ve biri hapishanede, diğeri akıl hastanesinde, daha önce yapmış oldukları cinayetlerin misilleriyle karşılık görerek can verenlerin derece derece çektikleri ve ‘spatyom’da çekecekleri ‘ıstırap’ ve acılar, onları güçlü birer kıyas bilgisine sokacak ve bu kıyas bilgileri de yukarıda şeması çizilen yoldan onların –daha ileri kademelere ulaşabilmeleri için lüzumlu olan– öz bilgilerini ve idraklerini hazırlayacaktır. (127)

İşte bu iki katilin yaşadıkları ve yaşayacakları; aynı zamanda, sevginin bazen de vicdanın alt (nefsaniyet) unsurlarını harekete geçirerek neden olduğu ıstıraplı ve azaplı sonuçlardan doğan kıyas bilgisi yoluyla, “menfî görünen yol”dan endirekt inkişafları sağlamasına örnek oluşturmaktadır. (129, 130) Sevgi

Olaylar

Gövde bilgiler

Dal bilgiler

Nedensellik prensibi

Istırap

Büyük kıyasî muhasebe

Sınav

Gözlem

İlk kıyasî muhasebe